Pastel Boya Laptopı
Yaratıcılık, Çocukluk, Hayal gücü
FEYZA AKTAŞ
8/21/2025
Aklıma öyle bir fikir gelmişti ki, hemen çalışma masama oturdum. Kıpır kıpırdı içim. Önce boş bir kâğıt aldım önüme, sonra onu dikkatlice ikiye katladım. Katladığım kâğıdı açıp yukarıdaki kısma büyük bir dikdörtgen çizdim, alt yarıya ise; önce en üst kısmına yatay uzun bir kutucuk koyup onun altına küçük küçük dikdörtgenler çizmeye başladım. Bu işlem bitince sıra en eğlenceli kısmına gelmişti. Oturduğum sandalyede ayağa kalkıp üst rafa uzanmaya çalıştım. Biraz karıştırdıktan sonra aradığım şeyi bulup heyecanla sandalyeme geri oturdum.
Rengarenk pastel boyalarımı masanın üstüne yayıp incelemeye başladım. Renkler bir an gözlerimi kamaştırdı. Amacımı unutmuş, renkleri incelemeye başlamıştım. Mavinin ne kadar da çok tonu vardı öyle. Bu elimdekine de petrol mavisi denildiğini yakın zamanda öğrenmiştim. Peki ya sarının bu tonu, kesinlikle mide bulandırıcıydı. Bu parlak gri renk çok güzeldi evet, ama bunu nerede kullanmalıydım? Yakışmazdı ki resimlerime. Pembenin sevdiğim ve sevmediğim tonlarını ayırıp çirkin renkleri de dışlayınca, işte karşımda tam olarak aradığım boyalar bana bakıyordu. Karışmaması için kullanmayacaklarımı kutusuna dikkatlice yerleştirdim.
Seçtiğim boyalarla küçük kutucukları boyamaya başladım. İlk kutu beyaz, sonra sarı, sonra pembe, ondan sonra mavi… Ama sadece boyamıyordum. Pastel boyaların kâğıtta bir katman oluşturmasını sağlıyor, boyayı bastıra bastıra adeta eritiyordum. İşim bitince kirlenen ellerime baktım. Her yerim boya olmuştu ve bu şekilde kâğıdıma dokunursam dokunduğum yerler kirlenecekti. Kalkıp ellerimi yıkamaya gittim.
Oldukça zor gelen bu görevden sonra evimizin uzun koridorunu koşarak geçip kendimi sandalyeme attım. Sıradaki görevim: Bir kâğıdı rulo yapıp kalem gibi olmasını sağlamaktı. Kıvırdım kıvırdım, sonra onu dikkatlice bantladım. Ucunu da katladım ki sivri olsun. Heyecanla, bu kalemi kâğıdımdaki uzun yatay kutuya koydum. Geri çekilip eserime baktım. Mükemmeldi. İşte karşımda pastel boya laptopım duruyordu. Artık ellerim pastel boya yaparken kirlenmeyecek, istediğim resmi etrafı batırmadan yapabilecektim.
Heyecanla kâğıttan yaptığım kalemimi alıp sarı renge sürtmeye başladım. Elimdeki kâğıdın ucu yeterince sarı olunca, kâğıdımın üst yarısındaki kutunun tam köşesine bir güneş çizdim. Renk istediğim kadar yoğun değildi. Heyecanımı kaybetmeden kahverenginden de biraz alıp dağ çizdim. O ikisinin arasına da bir nehir. Massmavi. Ama hayır, masmavi olmuyordu. Çünkü elimdeki kalemimin ucu kirlenmiş, kâğıttan olduğu için olsa gerek, bükülmeye başlamıştı. Bu yüzden ortaya kirlenmiş ve yamuk bir nehir çıktı.
Kalkıp gittim. Projemin—hayır, buluşumun!—başarısız olması umurumda değildi. Anneme göstermem lazımdı. Kıpır kıpırdı içim.
“Anneeeee!” seslenmeye başladım, koşturdum evin içinde. Anneme göstermem lazımdı.
Hakkımızda
Hayatımızın dönüm noktaları öyle görkemli anlar değildir genellikle; bir kelime, bir renk, bir düşünce bizi bambaşka bir yere taşır. Epifani Blog’da; “Kanepede Patatesi”nden “Hayatın Altını Çizen Cümle”ye, “Öz Disiplin”den “An’da Durmak”a uzanan günlük deneyim ve çıkarımları samimi, yalın bir dille bulacaksınız.
İletişim
iletişim@epifani.blog
© 2025. All rights reserved.